İşlerin geleceğe hazırlanmasında en kritik teknolojik ehliyetlerden biri yapay zeka ile iş yapma becerisi kazanmak. Yapay zeka tarafından sunulan muazzam büyüme potansiyelinden yararlanmak isteyen pek çok kurum, işlerini daha akıllı hale getirmek için bir altyapı ve kurumsal değişim yapması gerektiğinin farkında. Ancak bir gerçek var ki, yapay zeka ile kurumların karar verme becerisini arttıracak algoritmaların gücünden yararlanmak; sadece müşteri verilerini zenginleştirmek için en ileri tahminleme modellerini kullanmaktan çok daha derin bir değişimi zorunlu kılıyor: Yapay zeka ile çalışma kültürünü oluşturmak.

Altyapı ne kadar akıllı olursa olsun, sunduğu çıktıları değerlendirme ve geliştirme kabiliyetinde olmayan bir kurum içi topluluğun/iş gücünün varlığı, bu dansı imkansız kılacak yegane unsur. Yapay zeka ile çalışma kültürünü yaratmak konusunda yol haritalarını henüz belirlemeyen kurumlar için dikkat etmeleri gereken birkaç nokta: 

Yeteneklerin yetersizliğini giderme

Bilgisayar algoritması tarafından verilen kararları anlamak ve iş sonucu yelpazesinde değerlendirmek evet zor olabilir. Süreç, çalışanların, muhtemelen artık çalışma alanlarındaki “uzmanlar” olarak kabul edilememesiyle sonuçlanacak. Pazarlamadan, iş geliştirmeye, satıştan, finansa; yapay zekayı veri analizinde kullanması gerekecek her profesyonelin yetenek setinin gözden geçirilmesi, kurumların dijital dönüşüm planlarına, bu becerilerin dönüşümü odağında da bakarak iş gücünü dönüştürmesi gerekli. 

Mevcut iş gücü kaynağının dijital dönüşümüne odaklanma

Veri bilimcisi, gelecek yıllarda en heyecan verici (ve kazançlı) kariyer seçeneklerinden biri olarak giderek artan bir biçimde öne sürüldüğü için, yetenek havuzunun büyüyeceğinden emin oluyoruz. Es geçilmemesi gereken bir nokta, yapay zeka çözümleri sadece teknoloji adapte eden birimlerin elinden çıkacak; bir işletmenin pek çok operasyonuna, bu operasyonların sorunlarını çözüp işlerini yürüten rollere de dağıtılacak. Zira, işlerin doğası yapay zeka ile değişecek. Bu, veri bilimcisinin teknolojik gözlüklerinin yanında işi büyütmeye ve geliştirmeye dair yeni yetenekler kazanmasını gerektirirken; iş gücününün her üyesi, kendi profesyonel rolü içinde veriyi okuma ve analiz etme, işi yıkıcı bir çeviklikle yeniden inşa etme becerisine sahip olmak durumunda kalacak. Herkes, ihtiyaçlar çerçevesinde dönüşecek. 

Şimdiye kadar alışmış olunan hayatın dışına çıkmak, iş gücünü korkuttuğu için kuvvetli bir direnci de tetikliyor. Oluşturulması gereken kültür de bir ‘ideal’  olarak kalamayacak kadar gerçek bir ihtiyaç haline gelmiş durumda.