Üniversite tercihlerinde de gelenekselliğin izlerini taşıyan uzun bir dönem deneyimlendi belli bir nesil tarafından. Lisede dahi sınırları belli bölümlerde sınıflandırılarak yetenekler etiketlendi; bazen ‘Türkçe-Matematik’, ‘Fen- Matematik’ ya da ‘Sosyal-ci’ydiniz. O günlerde ‘potansiyel’ ler çok da gündemde değildi; ’potansiyel’e gerek de yoktu; varsa çok istenen bir şey ‘hobi’ olarak yapılabilirdi. Her dönemin trend meslekleri farklıydı.
80’ler ve 90’larda iktisat ve işletme çok modaydı, endüstri mühendisliklerinin tanınırlıkları artmıştı. Hiçbir şeyi olamıyorsan ‘öğretmen olman’; sosyal ve konuşkan bir profilsen ‘avukatlık’ yakıştırılırdı. Bir nesil, hareket etmek istediğinde kendileri için belirlenen sınırlarda, sağa sola çarpa çarpa bazen, alışılagelmiş olan düzen nasıl korunacaksa, ‘tercih dönemlerinde gündemler’ ona göre ona göre belirlendi.
O yıllarda ‘gelecek’, bu kadar konuşulmayandı.
Neyin neden seçileceği o günün trend mesleklerinden izler taşırdı.
Ne kadar yüksek itibarı olan, magazini fazla yapılan bölüm varsa ‘o iyi’ bölüm olurdu.
Seçilen bölüm devamında otomatik olarak bir şirkete götürme garantisi veriyorsa makbuldu.
Bir nesil, meslek değil; garantili eylem aradı.
Hedefler becerilere göre değil; dershane koridorlarına asılan deneme sınavlarından alınan puanlara göre belirlendi.
Geleceği okumak gündemde hiç yoktu.
Oysa bu bin yıl, insanoğlu olarak öyle bir fırtınanın içinde gemiyi yüzdürüyoruz ki, meslekten öte, nasıl bir hayat seçecileceğine bakma zamanı.
Bir meslek, artık bir ömüre sığmayacak…
Çünkü insanın her daim dönüşmek zorunda kalan becerileri, işin gücünü bir mesleğe sığdırmayacak…
Parayı, itibarı artık mesleğin değil, ‘değer’in getirecek. Ne kadar değer kattığımız, ne kadar dönüştürdüğümüz, ne kadar tetikledimiz, ne kadar ilham verdimiz, ne kadar ezber bozduğumuz…
Kariyeri ‘meslekler’ değil; dönüşen dünyayı ne kadar iyi okuduğumuz, anlamlandırdığımız; çıkardığımız anlamdan kendimize, hayatımıza, dünyamıza ne fayda yarattığımız getirecek.
Bu yüzden meslek seçimi dediğimiz, 3 saatlik bir sınavın gündeminden çok daha fazlası. O yüzden gündemi gelin, bu seçimi yapacak arkadaşlarımızı bir sonraki versiyonlarına hazırlayacak onları heyecanlandıracak bir formasyon’u seçmekle, zevkli ve heyecan dolu bir öğrenme yolculuğu başlatacak bir seçimle dolduralım. İster tıp, ister felsefe, ister matematik, ister ekonomi, hangi bölümü seçiyorsanız seçin, bir meslekten öte insanlığımızın geleceğini bekleyen yeni gündemlerin nabzını tutmak için yola çıkacağınızı unutmayın.
Harari, ‘Homo Deus’ kitabının ‘İnsanın Yeni Gündemi’ adlı önzösünde, insanlığımızı bu binyılda bekleyen geleceğe dair bugünün fotoğrafını şöyle çekiyor, öyle bir binyılda yaşıyoruz ki: ‘…Tarihte ilk defa yemekten ölen insan sayısı, gıdasızlıktan ölen insan sayısından daha fazla. Enfeksiyona bağlı ölümler azalırken yaşlılığa bağlı ölümler giderek artıyor. 21. yüzyılın başında ortalama bir insanın McDonald’s menüleriyle tıkınmaktan ölme ihtimali; kuraklık, Ebola virüsü ya da terör saldırısında hayatını kaybetme ihtimalinden daha yüksek……..Günde iki doların altında zar zor geçinen milyarlarca insan için ne demeli? Peki Afrika’da devam eden Aids Krizi ya da Suriye’de tırmanan savaşlar ne olacak?…’
Gelecek dediğin sadece işte değil, zira seçilen işin de değeri ve itibarı, hayatın geleceğine ne kadar fayda sağladığıyla ölçülecek artık. Ne kadar işvereni olduğu, ne kadar sermayesi olduğu, ne kadar güzel ofisleri olduğu ile değil.
O yüzden üniversite tercihi dediğin, sanmayın ki 20 yıl yapılacak meslek olacak.
Meslekten öte gelin genç arkadaşlarımız, nasıl bir dünyada ‘sizin gündeminiz ne olacak?’ onun tercihlerini konuşalım…