Salesforce’un CEO’su Marc Benioff, son bir yılda en büyük mesaisini, salgın sonrası dönemde yazılım şirketinin işyeri kültürünü nasıl canlandıracağına dair planlamayla geçirdi.
Yeni kültüre hazırlık hem uçtan uca, hem de işin geleceğinin atıfta bulunduğu kabuk değişimini yansıtıyor olmalıydı. Dijital dünyanın yıkıcı iş modellerinin de öncülerinden biri olan şirket, bugünlerde pek çok şirket de olduğu gibi aslında yeni ruhunu arıyordu.
Benioff öncelikli amaçlarını belirleyerek işe başladı: İş yeri kültürünü yeni dönem koşulları içinde canlandırmak ve geleceğe hazırlamak. Wall Street Journal’ın ‘Her Şeyin Geleceği Festivali’nde konuşan Salesforce CEO’su;
-Ekip oluşturma ve kaynaşma ruhunu kuvvetlendirecek
-Birlikte çalışmayı motive edecek
-Çalışan oryantasyon ve eğitimlerini yeni kültüre uyumlayarak yapabilecekleri yeni, açık bir çalışma alanı üzerinde çalıştıklarını duyurdu.
Benioff’un aklında büyük bir yeşil alan, arazi ve çiftlik benzeri bir yapı olsa da kalbinin aldığı ilham çok daha ezber bozan bir alanda. Walt Disney’in temalı parklarından.
“Parklarında bu kadar başarılı oldukları şey, bir Disney parkına gelip Disney’in kokusunu almak, Disney’i görmek, Disney’i hissetmek, Disney’i duymak. Yeni çalışanlarımın Salesforce için hissetmesini istediğim şey bu. Gelen kültür bu…”
Mark Benioff’un ağzından dökülen bu sözler, hibrit çalışma hayatının yeni fiziksel koşullarını oluştururken önce çalışanlarının kalbine girmek istediklerini amaçladıklarını satır altından fısıldıyor. Fiziksel ortamıyla da çalışma kültürlerinin kokusunu yansıtmak, bir kurumun iş ve hayattaki yerinin de anlamını değiştirecek türden bir yaklaşım.
Salesforce, bu ruhu sadece bir iş yeri ortamı yenilemek için değil, iş ve özel hayatın birbirinin içine geçtiği hibrit kültürün bir yansıması olacak şekilde tasarlamak istiyor. Çalışanların aileleriyle de yeri geldiğinde birlikte olabilecekleri, evde anne veya baba ile olması gereken çocukların da dahil olabilecekleri, güvenli, huzurlu bir çalışma yaşamı ortaya çıkması amacında.
Yeni çalışma kültürünün şekillenmesi bütünsel bir yolculuk, hibrit hayat, çalışma şartları, iş bölümü, yeni normlar, görev tanımları ile organizasyonların kabuk değişimi bir tarafta; bir tarafta da hayat var. Ve günlük hayatla iş hayatını hizalayacak, işimizin yeni ruhunu yansıtacak yeni fiziksel şartlara da ihtiyacımız var. Bu şartların hazırlanmasında ofislerin teknolojik kabiliyetlerinin yenilenmesinden daha önemli olan yeni nesil çalışma hayatında adaptasyonu ve işlevselliği…
Tam da bu noktada bireysel yeteneklerin ezber bozma kabiliyetlerinin bu kadar sorgulandığı bir dönemde aynı sorgulama kurumlarımız da için.
Ne kadar ezber bozabiliriz? Hibrit çalışma ortamımızın fiziksel şartları sizce ne kadar farklılaşabilir?
Yanıt, belki de sadece kurumlarımızın hayal edebildiği kadar…